“eğer doğa mükemmel ise, o zaman insanın hiçbir şey yapması gerekmez.. ancak doğa insana kusurlu ve çelişkilerle dolu görünür.. ekinler kendi hâllerine bırakıldıklarında, hastalanır, böceklenir, yatar ve solarlar..
fakat bu kusur örneklerine dikkatlice baktığımızda, bunların doğanın kurallarına karşı çıkıldığı, insanın doğayı fazla kurcaladığı zamanlarda görüldüğünü fark ederiz.. doğanın, doğaya aykırı bir duruma sokulması, kaçınılmaz bir şekilde başarısızlığı davet eder, sadece bozukluklara değil felâketlere bile yol açabilir..
doğanın kusurlu görünmesi, insanın doğaya yaptığı ve sonra da asla düzeltmediği bir şeyin sonucudur.. normal döngülerine ve işleyişine bırakıldığında doğa başarısız olmaz.. doğa görevini yapar, bir şeyi diğeriyle telâfi edebilir veya dengeleyebilir, fakat bunu daima düzeni ve ölçüyü koruyarak yapar..
dağda yetişen çam ağacı, düzenli dairesel dallar çıkararak doğal bir şekilde, dimdik yükselir.. dalda yaprakların diziliş kuralıyla uyumlu olarak dallar da geliştikçe yerleşim aralıkları eşit kalır, öyle ki kaç yıl geçerse geçsin, asla çakışmaz veya üst üste binip kurumazlar.. ağaç, tam olarak, tüm dal ve yaprakların eşit ölçüde gün ışığı alacağı şekilde gelişir..
fakat çam ağacı bir bahçeye aktarılıp makasla budandığında, dalların yerleşim düzeni, bir bahçe ağacının çarpık ‘zarafetine’ bürünerek, dramatik bir değişikliğe uğrar.. bunun nedeni, çamın bir kez budandıktan sonra, artık normal filiz ve dallar çıkarmamasıdır.. normal gelişim yerine dallar, her yerde çakışarak, bükülüp kıvrılarak birbirinin üzerine binerek düzensiz büyür.. sadece birkaç sürgünün ucundaki tomurcukları, üç-liderli düzende çatallaşır ya da kadeh şeklini alır.. aynı şey tüm ağaçlar için geçerlidir..
insan harekete geçince ağaç doğal formunu yitirir.. mizacı doğallığını kaybeden bir ağaçta dallar darmadağın görünür, ya birbirlerine çok yakın ya da çok uzaklaşarak büyürler.. nerede yetersiz havalanma ve gün ışığı eksikliği varsa, orada böcekler oyuklar açıp yuva yaparlar, hastalıklar ortaya çıkar.. ve iki dalın kesiştiği yerlerde sonuç olarak bir yaşam mücadelesi doğar; biri yaşamayı sürdürecek, diğer ölecektir.. doğal durumu bozmak, huzur ve uyum içinde yaşayan bir ağacı, güçlünün zayıfı yok ettiği bir savaş alanına döndürmek için, birkaç küçük tomurcuğu koparıp almak yeter..
doğanın düzen ve dengesinin bozulması, dürtüsel insan davranışlarının kasıtlı olmayan sonucu olarak başlamış olsa bile, artmış ve dönüşü olmayan bir noktaya tırmanmıştır.. bir kez değiştirilip bozuldu mu, bahçe çamı artık asla doğal bir ağaç olduğu eski hâline dönemez.. bir meyve ağacının doğal yapısını altüst etmek için, genç bir sürgünün ucundaki tek bir tomurcuğu koparmak yeterlidir..
doğa yozlaştırılıp yapay bir şekilde bırakıldığında, geriye ne kalır.. insanın sonu gelmeyen uğraşının başladığı yer burasıdır.. çaprazlama kesişen iki dal birbiriyle rekabet eder.. bunu önlemek için insan bahçe çamını her yıl özenle budamak zorundadır..
bir dalın ucunu makaslamak, onun yerinde birkaç düzensiz dal gelişmesine neden olur.. bu yeni dalların uçlarının da bir sonraki sene kesilmesi gerekir.. izleyen yıl, daha da çok sayıda yeni dal, daha büyük bir karışıklık yaratacaktır ve yapılması gereken budama miktarı böylece artar..
aynısı meyve ağacının budanması konusunda da geçerlidir.. bir kez budanmış bir meyve ağacı ile tüm yaşam süresi boyunca uğraşılması gerekir.. ağaç artık dallarını uygun bir yerleşimle çıkaramamakta, kendi seçtiği yönde büyüyememektedir.. kararı çiftçiye bırakır ve hiçbir şekilde bir tarz ve düzen gözetmeksizin, dallarını nasıl ve nereye isterse uzatır.. şimdi düşünme ve gereksiz dalları kesme sırası insandadır.. dalların kesiştiği ve çok yoğun olarak bir arada büyüdüğü yerleri görmezden gelmesi mümkün değildir.. eğer bunu yaparsa, ağaç karmaşık bir şekilde büyüyecek, merkezdeki dallar çürüyüp kuruyacak ve sonunda hastalık ve böceklere duyarlı hâle gelen ağaç ölecektir..
böyle olunca insan harekete geçmeye mecbur kalmıştır, zira çalışmasını gerektiren o koşulları daha önce kendisi yaratmıştır.. doğayı doğallıktan çıkardığı için, bu yapay durumdan doğan bozuklukları düzeltip telâfi etmek zorundadır..
benzer şekilde, insanın yapıp ettikleri tarım teknolojisini zorunlu hâle getirmiştir.. toprağı sürme, fideleri aktarma, toprağı işleme, yabani ot temizliği, hastalık ve zararlı kontrolü –bugün tüm bu uygulamalar gereklidir, çünkü insan doğayla oynayıp onu değiştirmiştir.. çiftçinin çeltik tarlasını sürmek zorunda olmasının nedeni, önceki yıl sürmüş, su salmış ve tırmıklayıp toprak keseklerini giderek daha küçük parçalara bölerek toprağın içindeki havayı çıkarıp toprağı sıkılaştırmış olmasıdır.. toprağı ekmek hamuru gibi yoğurduğu için, tarla her yıl sürülmek zorundadır.. doğal olarak, bu koşullar altındaki bir tarlayı sürmek üretimi arttırır..
sağlığı bozuk ekinler yetiştirerek insan hastalık ve zararlı kontrolünü de zaruri hâle getirir.. tarım teknolojisi hastalık ve zararlı hasarlarını hazırlayan nedenleri yaratır, sonra da bunları tedavi etmede ustalaşır.. öncelikli olan, sağlıklı ekin yetiştirmek olmalıdır..
bilimsel tarım, doğanın eksikleri olarak algıladığı şeyleri, insan çabasıyla geliştirmeye ve düzeltmeye çalışır.. tam tersine, doğal tarım, bir sorun oluştuğunda durmak bilmeden nedenlerin peşine düşer ve insanın yaptıklarını sınırlayıp düzeltmek amacıyla çaba gösterir..
bu durumda en iyi plan hakikî eylemsizliktir; hiçbir surette plan olmamasıdır..”
MASANOBU FUKUOKA..
‘DOĞAL TARIMIN YOLU FELSEFESİ VE UYGULAMASI..’ , MASANOBU FUKUOKA, Çeviri: MELTEM ALTAN, KAOS Yayınları, Eylül 2011..